Milli Eğitim Şürası 7 yıl aradan sonra toplanıyor
Yayıncılar, MEB’den öngörülebilir,
şeffaf politikalar talep ediyor
SİNAN ÇAM
YAYBİR Yönetim Kurulu Üyesi / TUDEM Yayın Grubu Genel Müdürü
Milli Eğitim Bakanlığı 7 yıl aradan sonra Milli Eğitim Şürası’nı topluyor.
Ders Kitapları ve Yardımcı Kaynak Kitap Yayıncıları, Milli Eğitim Bakanlığı’ndan açık öngörülebilir, şeffaf politikalar uygulamasını bekliyor.
Eğitim kitapları yayıncıları ve yardımcı kaynak yayıncıları öğretim programına yani müfredata uygun yayın yapar. Müfredatta, ilkokul 4. Sınıfta oran orantı varsa, oran orantı işlersiniz, yoksa işleyemezsiniz. Müfredat bağlayıcı bir unsurdur. Bütün üretim programları bu müfredata göre gerçekleştirilir.
2005 yılından itibaren Türkiye’de 4 kez müfredat değişti. Hele hele 2018’deki son müfredat değişikliği yayıncılık sektörünü ekonomik olarak yerle bir etti.
Dünyada eşi benzeri görülmemiş bir şekilde 2018 yılında 1’den 12’ye kadar bütün müfredatlar aynı anda, 1 günde değişti.
Sektörümüz toplamda 100 milyon adet kitabı çöpe attı. 2019 yılında majör konkordatolar geldi. Sektör toplam 520 milyon TL’lik konkordatolarla karşı karşıya kaldı.
Yayıncı ekonomik olarak çökerken, öğretmenler büyük bir adapte olma sorunu, öğrenciler ise ciddi bir karmaşa yaşadı.
Böylesi bir deneyimi yaşayan sektör olarak, bu Şüra’dan en büyük beklentimiz önümüzdeki 5 veya 10 yıllık müfredat değişim planının şeffaf bir biçimde duyurulması.
Müfredatların değişmesi kaçınılmaz, dünya değiştikçe müfredatın da değişmesi gerekiyor.
Gelişmiş ülkeler, genellikle 10 yılda bir müfredatı değiştirirler. Ve bu değişim 4 yıla yayılır. Yani önce 1, 5 ve 9. Sınıfların müfredatı değişir. Bir sonraki yıl, 2,6 ve 9. Sınıfların müfredatı ve daha sonraki 2 yılda takip eden sınıfların müfredatı değişir. Ve değişiklik yapılmadan en az 1-2 yıl önce duyurulur. Hem yayıncılar hem öğretmenler hazırlanır.
Biz, seneye müfredat değişecek mi, bilmiyoruz.
Bir örnek vermem gerekirse, İlkokul 1. Sınıfta okuma yazma öğretildi. Biz 2005 yılına kadar dik okuduk dik yazdık. Bir de güzel yazı dersi vardı.
2005’te eğik yazıya geçtik. Eğik yazıya geçince okumayı da eğik yazıya geçirdiler. Bir sürü eğik yazıyla kitap çıktı. Oysa eğik yazıyla kitap yok dünyada.
13 sene çocuklar eğik yazıyla öğrendiler. 2018’de tekrar dik yazıya geçtik. Şu anda çocuklar yine dik okuyor, dik yazıyor. Yayıncılar açısından baktığında dik mi ürettin, eğik çöpe gitti. Eğik mi ürettin dik çöpe gitti.
Yayıncılara müfredat değişikliği 1 ay önceden bildiriyorlar. Yayıncının böyle bir sürede kitap hazırlayıp yayınlaması mümkün değil.
Milli Eğitim Bakanlığı’ndan en büyük beklentimiz 2022’den 2030’ye kadar müfredatı, ne zaman neyi değiştirecekse açıklaması. Müfredat değişimini sürpriz olmaktan çıkartması.
Bir diğer öneli konu, MEB’in ders kitabı ve yardımcı kaynak yayıncılığını bırakması
Şu anda ders kitabında Milli Eğitim Bakanlığı’nın satın alması üzerine bir kurgu var. Mevcut sistemde MEB iki ihale yapıyor. Bir matbaa ihalesi, diğeri ise satın alma ihalesi.
Toplam 250 milyon adet kitap var. Örneğin matematik 2 ders kitabından 1 milyon 200 bin adet ihtiyaç var. Bakanlık 600 binini kendisi üretiyor, 600 bin tanesini ise satın alıyor.
Baskı ihalesinde oluşan fiyat ile satın alma ihalesinde oluşan fiyat farkı forma başı 3 kuruş. Bu arada bütün yayıncıların formaları aynı fiyat.
MEB yeni çıkardığı, Ders Kitapları, Eğitim Araçları Yönetmeliği’nde öğretmenin öğrenci için her hangi bir seçim yapma yetkisini tamamen sıfırladı.
Diyarbakır’daki bir çocuğun ihtiyaçları ile İstanbul’daki bir çocuğun ihtiyaçları nedir? Aynı mıdır? Bırakalım iki ayrı kenti, İstanbul içinde iki ayrı ilçedeki çocukların ihtiyacı aynı mıdır?
Öğretmenlerin, çocukların öğrenme ihtiyacına göre, kitaba karar vermesinin önü açılmalı.
Örneğin, matematik 3 için onaylanan 10 tane ders kitap varsa, bu 10 kitabın piyasada var olmasına izin vermesi ve bu kitapların, kitapçılar üzerinden öğrenciye ulaşmasını sağlaması gerekir.
Milli Eğitim Bakanlığı, her öğrencinin velisine, kaç ders varsa, o kadar kitabın karşılığı olan bir krediyi yükleyerek bu kitapların kitapçılardan ücretsiz alınmasını sağlayabilir. Devletin cebinden çıkan para aynı kaldığı gibi, öğretmenin, öğrencinin öğrenme ihtiyaçlarına göre kitap seçme hakkı elinden alınmaz. Hem de Şüra konularından biri olan “Eğitimde Fırsat Eşikliği” sağlanmasına katkı da bulunur.
Şu anda, öğrenciye kitap aldıran öğretmene, soruşturma açan bir Milli Eğitim Bakanlığımız var.
Şüra’nın gündem konuları arasında öğretmenlerin mesleki gelişimi de yer alıyor.
Milli Eğitimimizin en önemli sorunları arasında öğretmenlerimizin durumu geliyor. Gerçekten de öğretmenlerimizin önemli bir bölümü gerekli yeterliliğe sahip değil.
En önemli sorunumuz öğretmenlerimizin mesleki gelişimi. Öğretmenlerin bilgi ve becerilerini güncellemek ve derinleştirmek, mesleki yenilik ve gelişmeleri takip etmelerini sağlamak için meslek içi eğitimlerine önem vermek gerekiyor. Bakanlıkta 100.000 civarında sözleşmeli öğretmen var. Mevsimlik işçi muamelesi görüyor bu öğretmenler. Sigortaları bile yatmayan öğretmenden performans bekleyebilir misiniz?
Milli Eğitim Şürası’nda, donanımlı, edindiği bilgi ile yeni fikirler üretebilme, kendini ifade edebilme, eleştirel düşünebilme, sorun çözebilme yetisine sahip öğrenciler yetiştirebileceğimiz bir Milli Eğitim’in yapı taşlarının oluşmasını diliyorum.